Yüzlerce insan işlemedikleri suçları itiraf ettikten sonra aklandı.
İtiraf, kanıtların en büyüğü (kralı) olarak adlandırılır. İnanılmaz görünse de masum insanlar gerçekten yapmadıkları bir şeyi itiraf ederek kendilerini suçluyorlar.
Ancak, California Üniversitesi, Michigan Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Michigan Eyalet Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından uygulanan bir program olan Ulusal aklama Siciline göre; geçen 60 yıl boyunca 300’den fazla kadın ve erkek, Amerika hapishanelerinde aylar, yıllar, hatta on yıllar geçirdikten sonra aslında itiraf ettikleri suçlardan temize çıktılar. Bu 1989’dan beri kaydedilmiş olan 2,251 aklanmadan %10 daha fazla.
Sadece bu şaşırtıcı soruyu sormak kaldı: İnsanlar niçin işlemedikleri bir suçu itiraf ederler?
“Mahkemede suçlayıcı bir kanıtın en güçlü formunun itiraf etmek olduğu hakkında hiçbir zaman şüphe edilmedi.” diyor New York John Jay Ceza Hukuku Koleji’nde psikoloji profesörü olan Saul Kassin. Ona göre, insanların itiraf etmelerinin nedeni sorgulama sürecinde yatıyor.
Kassin bu itirafların genelde saatlerce süren acımasız sorgulardan sonra geldiğini söylüyor. Syracuse şehrinde bir cinayeti yanlışlıkla itiraf ettiği için hapishanede 8 ay geçirdikten sonra Ocak ayında serbest kalmış Bob Adams’ı ele alalım. Bu hikayeyi ilk işleyen Syracuse Post-Standard’a göre, sorgunun kamera görüntüleri gösteriyor ki Adams sarhoşken aynı sorular tekrar tekrar ona saatlerce sorulmuş. Polis sorguda yasal ancak ters yönde bir taktiği kullanarak ellerinde ona karşı bir delil olduğunu söylemişler. Sonunda, Adams suçu itiraf etti ve mahkemede bir görgü tanığı suçlu olmadığını doğrulayana kadar yargılanmak için hapishanede bekledi.
Adams gibi masum olan insanlar, sorguya endişe etmeye ve avukat aramaya gerek olmadığını düşünerek giriyorlar, diyor Kassin. Suçlu olduklarına dair iddialar ve polisin onlara karşı olduğunu iddia ettiği kanıtlar dolayısıyla körleşiyorlar. İtiraf, şüpheli sıkışmış hissettiğinde, bir çıkış yolu bulamadığında geliyor. Şüpheliler “sessiz kalma hakları” olduğunu unutuyorlar. Hatta bazıları itirafı içselleştiriyor, yani sorgulama sırasında suçlu olduklarına ikna oluyorlar.
Diğer bir durumda da insanlar sonrasında gerçeklerin ortaya çıkacağını düşünerek sadece sorgu odasından çıkmak için itiraf verebilirler diyor Kassin verdiği demeçte.
Her çeşit insan yanlışlıkla itirafta bulunabilir ancak Ulusal Aklama Siciline göre mental hastalıklara sahip olan gençler bunun için daha savunmasız. Kar amacı gütmeyen ve yanlış mahkum edilmişler için DNA bilgilerini kullanan Masumiyet Projesine göre yanlış itiraftan DNA kanıtı ile aklananların %49’u 21 yaşın altında.
Ayrıca, stresli, yorgun veya travmatize olmuş kişiler yanlış itirafta bulunmaya daha yatkın.
40 yıllık kariyerini itirafları incelemeye harcamış olan Kassin masum insanların bir itirafı kendi kendilerine ortaya koymadıklarını söylüyor. Bir itiraf “ Ben yaptım.” demekten daha fazlası. Bu suçun nasıl, ne zaman ve nerede işlendiğini açıklayan ayrıntılı – masum bir insanın vermeyeceği detayları barındıran – bir hikaye. Duke Üniversitesi Hukuk fakültesinde hukuk profesörü olan Brandon Garrett tarafından yapılan 2010 tarihli çalışmada, Innocence Project veritabanını gözden geçirdi ve sahte itirafların %95’inin, suçla ilgili ancak yalnızca polis tarafından bilinen gerçekleri içerdiğini buldu.
Kassin verdiği demeçte “Şüphelinin suçla ilgili bu özel ayrıntılara sahip olmasına şaşırmamız gerekiyor.” diyor. Fakat şaşırtıcı değil. “ Polis yönlendirici sorular soruyor, fotoğraflar gösteriyor. Şüphelileri resmen olay yerine götürüyorlar.” Şüpheliler itiraf etmek için gerekli olan bilgiyi ediniyor.
Sorgu görevlileri iyi bir sorguyu sorguyu nasıl yapacaklarını biliyor olabilirler ama hatalı olan sadece onlar değiller. Birisi çok detaylı şekilde bir suç itiraf ettikten sonra, neredeyse herkes buna inanıyor, adli bilim adamları da dahil olmak üzere. Journal of Applied Research in Memory and Cognition’da yer verilen 2013 tarihli çalışmada söylenen göre bir itiraf geldikten sonra bu adli doğrulama ön yargısını harekete geçirir. Herhangi bir doğrulama ön yargısında olduğu gibi, adli bilimciler itirafı duyduktan sonra, araştırmaya göre, zaten bildiklerini doğrulayan kanıtları arama, algılama ve yorumlama olasılıkları daha yüksektir.
Bu kritik bir şey çünkü itiraf tek başına mahkum edilmek için yeterli değildir, ek olarak kanıtlarla desteklenmelidir. Yani neredeyse her yanlış itiraf hatalı kanıtlarla destekleniyor diyor Kassin. Cinayet, hırsızlık ve darp ile suçlanmış Oklahomalı Rober Miller vakasındaki gibi. Masumiyet projesinden alınan bir raporda belirtildiğine göre Miller yanlış itiraf verdikten sonra adli tıp kan ve tükürük örneklerinin sadece Miller ile eşleşeceğini düşündü ve kurbandan olabileceği ihtimali olan diğer örnekleri göz ardı etti. Kanıtların yanlış anlaşılması Miller’ın mahkum olmasına neden oldu ve ayrıca gerçek katil serbest kaldı.
Kassin “Bir itirafa karşı kör olmayan adli bilimciler analizlerinde ön yargılı olacaklar. Bu onların yalan makinesi ve parmak izleri hakkındaki yorumlarını da etkiler.” diyor.
Bununla birlikte, 1990’ların başından bu yana beklenmedik sayıda yanlış itiraf, bazı güvenceleri yerine getirdi.25 eyalet artık sorgulamaların bütünüyle videoya çekilmesini gerektiriyor ve Behavior Science & the Law dergisinde yapılan bir 2019 çalışması, jüri üyelerinin uzun sorgulamaları daha az güvenilir olarak algıladıklarını gösterdi. Kassin, belki önümüzdeki on yılda daha az aklama göreceğiz, dedi.
Buna rağmen, sistem, itiraf gerçekleştiğinde bir itirafın esasını değerlendirmede çok etkili değildir. Biz insanların itirafları hakkında düşünme şeklini değiştirmek gerekiyor, dedi.
Çeviren: Mualla KAVAK
Kaynak: https://www.livescience.com/why-people-fasely-confess-to-crimes.html