Lityum uzun zamandır “psikiyatrinin penisilini” ve bipolar bozukluk tedavisinin “altın standardı” olarak gösteriliyor ancak ABD’de kullanımı geçtiğimiz 25 yılda giderek azaldı. Lityum terapisi hakkında yapılan hızlı bir literatür araştırması ile lityumun duygudurum bozukluğu üzerindeki etkileri ve yeni kurumların lityumu yetersiz kullanımı ilgili birçok güncel araştırmaya ulaşılıyor.
Lityum uzun zamandır “psikiyatrinin penisilini” ve bipolar bozukluk tedavisinin “altın standardı” olarak gösteriliyor ancak ABD’de kullanımı geçtiğimiz 25 yılda giderek azaldı. Lityum terapisi hakkında yapılan hızlı bir literatür araştırması ile lityumun duygudurum bozukluğu üzerindeki etkileri ve yeni kurumların lityumu yetersiz kullanımı ilgili birçok güncel araştırmaya ulaşılıyor.
Şimdi, Avustralya ve Yeni Zelanda Psikiyatri dergisinde yayınlanan yeni bir makale şöyle özetliyor: “Pratikte, bir alternatifin tercih edilmesinin veya daha uygun olmasının belirli bir nedeni olmadıkça lityum tüm bipolar bozukluk hastalarına reçete edilmelidir.” (Malhi et al., 2020)
Lityumun tarihi Roma İmparatorluğu’nda fizikçilerin sinirsel ve dengesiz hastaları Güney ve Doğu Avrupa’daki bazı termal kaynak hamamlarına gönderdikleri zamana dayanıyor. Biz şimdi biliyoruz ki bu Avrupa2nın herhangi bir yerindeki belirli termal kaynaklar en yüksek doğal lityum tuzları konsantrasyonunu içeriyor. Bu ilaç modern zamanlarda Avustralyalı psikiyatrist John Cade tarafından 1948’de (yeniden) keşfedildi. Cade’in öncülük eden çalışması ile Lityum psikiyatride yeni bir çağ açtı: psikofarmakolojik devrim. Lityumun keşfi ilk antipsikotik ve antidepresan maddelerin keşfinden önce geliyor.
Lityum ABD Gıda ve İlaç İdaresi tarafından 1970’e kadar onaylanmadı -Cade’in keşfinden 22 yıl sonra- çünkü bu ilaca yatırım yapmak isteyen hiç farmakolojik şirket yoktu. Doğal olarak bulunan bir tuz olarak (periyodik tabloda yer alıyor) Lityum için hiç patent alınmadı ve ilaç şirketleri için para getiren bir ürün olmadı.
Psikiyatristler, 1960’larda FDA onayı olmadan ilacı reçete etmeye başladıkça, ABD’de geliştirilen “lityum yeraltı” bir şey gelişti. Lityum için bir şampiyon ve bipolar II bozukluk kavramının yaratıcısı olacak olan Ronald Fieve, 1966’da Columbia Üniversitesi’nde ABD’deki ilk lityum kliniğini kurmaya yardımcı olmuştu.
1970 ve 1980’lerde yetişmiş olan psikiyatristler lityumun uygulaması ve bu sırada ülkede ortaya çıkan lityum klinikleri ile tanışık hale gelmişlerdi. 1990’ların sonunda, tanınmış psikiyatri tarihçisi bu süre boyunca ve sonrasında eğitilen sakinlerin genellikle “lityum kullanımında eğitilmemiş ve … pratikte kullanmaktan rahatsız olduklarını” belirtmesiyle lityumun popülaritesi azalmaya başladı. (Shorter, 2009, p. 6). Anekdot olarak, bipolar bozukluğu olan bir hastanın lityumu denemesinden önce 12 farklı psikotropik denendiğini gördüm ve lityum hastanın giderek daha da şiddetlenen ruh hali değişimlerini stabilize etti.
Lityumun yetersiz kullanımı, bazı Avrupa ülkelerinde kullanımı yüksek olduğundan sağlık sistemi sorunlarıyla daha güvenli veya daha etkili bir alternatifin keşfedilmesiyle daha fazla ilişkili olabileceğinin bir göstergesi olan benzersiz bir Amerikan sorunu gibi görünmektedir (Post, 2017).
Lityum tedavisi ile ilgili sık görülen bir endişe, lityum yüksek dozda alındığında veya aşırı dozda alındığında ortaya çıkan lityum toksisitesi de dahil olmak üzere yan etki riskidir. Bununla birlikte, Rybakowski’nin (2018) belirttiği gibi, lityumun yan etkileri genellikle reçete edenler tarafından fazlasıyla tahmin edilmektedir ve ilacın uygun dozlarda uzun süreli güvenliği iyi kurulmuştur. İlaç firmalarının yıllarca süren anti-lityum reklamcılığı, lityum tedavisini çevreleyen bu olumsuz algılara katkıda bulunmuştur.
Neyse ki, akademik psikiyatride, uzun zamandır en etkili ruh hali dengeleyici madde olarak tanınan lityumun az kullanıldığı ve bunun bipolar bozukluk tedavisinde önemli bir sorunu temsil ettiği konusunda geniş bir fikir birliği var gibi görünüyor. Psikiyatrinin herhangi bir büyük ilaç şirketi tarafından desteklenmeyen “yetim ilacı” geri dönüş yapıyor olabilir.
Çeviren: Mualla KAVAK