Ay, gezegenimize en yakın cisimdir; tıpkı Dünya’nın küçük kardeşi gibi düşünebiliriz onu. Peki Ay yarın ortadan kaybolacak olsa bizi neler bekliyor olurdu?
Ay’ın yokluğundaki bir Dünya için ilk olarak şu tespiti yapmak mümkündür: Dünya’nın 23.5 derece olan eğimini sabit tutan ay olmasaydı, dünyamız adeta ‘’sallanan’’ bir küre gibi olacağından iklimler ciddi ölçüde etkilenirdi.
Gelgitlerin Önemi
Bir sabah uyanıp Ay’ın etkilerini aramaya karar verirsek eğer muhtemelen pek bir şeye rastlamayız. İstisna olarak; okyanusun kıyısında yaşasaydık, gelgit hareketlerinin azalmasından dolayı ufak çıkarımlar yapabilirdik. Ancak yine de bu gelgitlerin azalması, bize Ay ile ilgili kesin kanıtlara ulaştırmayacaktı. Çünkü gelgit olaylarında Güneş de aktif bir rol oynayıcıdır. Texas Gezegen Bilimi Enstitüsü ay araştırmacısı Matthew Siegler gelgitlerdeki bu değişimi; ‘’Muhtemelen sörf sporu artık eğlenceli olmayacaktı.’’ diyerek değerlendirmiştir. Aslında sadece sörf sporundaki bu değişmeden ziyade gelgitlerde oluşacak olan üçte ikilik bir azalma, kıyı ekosistemlerini büyük ölçüde değiştirecek, potansiyel olarak çoğunu yok edecek ve enerji, su, mineraller ve diğer kaynakların akışını bozacaktır. Gelgit hareketleri, aynı zamanda, doğrudan küresel hava kalıplarını yönlendiren okyanus akımlarının sürülmesine yardımcı olur, çünkü akımlar dünyaya ılık su ve yağış dağıtır. Gelgitlerin olmadığı bir dünyada bölgesel sıcaklıklar çok daha fazla olurdu.
Newtoncu yer çekimi yasasına göre basit olarak şöyle bir gerçeklik bulunmaktadır: Bir şeye ne kadar yakın olursanız çekim gücü o kadar fazla olur. Bu tespitten hareketle, Ay’a yakın olan şeyler daha güçlü bir çekimle karşılaşmaktadır. Herhangi bir günde, Ay’a en yakın okyanus ekstra bir çekim gücü kazanır, bu yüzden hafifçe yükselir ve normalde asla ulaşamayacağı suya doğru neredeyse onu kucaklıyormuşçasına hareket eder. Okyanus çok büyük olduğu için, bir ufuktaki tüm su, diğerinden gelen suya karşı iterek fantastik bir gelgit oluşturur.
Ay Işığının Yokluğunda…
Ay’sız bir gökyüzü gündüz yaşamımızın büyük bir kısmını etkilemezken, geceleri hayvanların yaşamlarını altüst etme potansiyeli bulunmaktadır. Pulkanatlılar gibi hayvanlar, ay ve yıldızların ışığında gezinebilmek içim milyonlarca yıl içinde bir gelişim göstermişlerdir. Yeni büyüyen kaplumbağalar okyanusa gidebilmek için yine Ay’ın ışığından yararlanmaktadırlar. Ve bu kaplumbağalar onları yanlış yönlendiren şehir ışıklarıyla yeteri kadar mücadele edip aynı zamanda Ay’a şükranlarını sunmaktadırlar.
Ay’ın Dünyevi Etkileri
‘’Maceracı’’ bir ay, dünyanın eksenine de etki eder. Ay’ın geri çekilmesi, şu andaki ‘’bir gün’’ uzunluğunu her yüzyılda yaklaşık olarak iki milisaniye arttıracaktır. Eğer Ay yarın ortadan kaybolsaydı, bizler bir gün uzunluğunu elbette farketmeyecektik fakat bu ortadan kaybolma milyarlarca yıl önceden olsaydı şu anda ciddi bir etki söz konusu olacaktı. Eskiden Dünya’nın 4 saatlik dönüş rotasyonları vardı. Ay’ın ortalarda olmadığı onlarca yıl boyunca dünya çok hızlı dönmekteydi. Ay şu anda her gün yaşadığımız 24 saatlik günlere ulaşmamızı sağladı.
Mevsimlerin Nedeni
Dünya’nın 23.5 derece olan eğimini sabit tutan ay olmasaydı, dünyamız adeta ‘’sallanan’’ bir küre gibi olacağından iklimler ciddi ölçüde etkilenirdi. Flatiron Üniversitesi astrofizikçisi Paul Sutter; ‘’Mevsimler hakkında bildiğimiz her şey tamamen yok olacaktı.’’ açıklamasını yapıyor. ”Belli bir açılardaki gezegenler güneşi neredeyse hiç görmezken diğerlerinde güneşi aylarca tepelerinde olacaktı.” diye de ekliyor.
Fakat dünyadaki bu ‘’eğimsel’’ değişiklik yavaş yavaş farkedileceği için kendi yaşamımız boyunca bu değişiklikleri gözlemleyemecektik. Ancak milyonlarca yılda evrimleşen hayvanların mevsimlerle adapte olarak yaşama gerçeklerine karşın bize uzun bir zaman ölçeği gibi görünen şeylerde bile onlara zor koşullar olarak yansıyacaktır.
Ay’ın kaybolması, aynı zamanda Dünya’nın yakın geçmişinin de kaybolması anlamına geliyor. Tektonik aktiviteler nedeniyle, dünyada eski/ yaşlı kayalar bulunmuyor. Ancak jeolojik olarak inaktif durumunda olan Ay, Dünya’nın ve Güneş’in milyarlarca yıl öncesindeki geçmişine ışık tutuyor.
Örneğin, Ay’daki kraterlerin sayısı bilim insanlarına 4.1 ile 3.8 milyar yıl önce asteroitler tarafından ağır bir bombardıman dönemi olduğunu söylüyor. Ay’daki bu kayalarının kimyasal analizi, gezegenimizin suyunun ne kadarının kuyruklu yıldızlar ve asteroitler tarafından Dünya’ya getirildiğini öğrenmemize yardımcı oluyor. Siegler; “Bize neler olduğunu anlamak için bir kayıt veriyor” diyor. “Bu dev etkide Ay ve Dünya’nın birlikte oluştuğunu düşündüğümüz için, Ay’ı öğrenmek demek bir nevi Dünya’yı öğrenmekle eş değer.”
Kaynak:
Görsel Kaynakları: