1908’de Sibirya’da çok büyük bir patlama gerçekleşti. O güne kadar tarihte bilinen en büyük patlamaydı. Etkileri Avrupa’dan hissedildi. Bu olaya Tunguska Olayı adı verildi. Kimileri “Dünyaya meteor çarptı” dedi, kimileri kuyruklu yıldız ile bu patlamayı ilişkilendirdi. Zaman içerisinde karadelik ve UFO iddiaları da ortaya atıldı. Ama 100 yıldan fazladır bu patlamanın gizemi hâlâ çözülemedi.
30 Haziran 1908 sabahı saat 07.00 civarında, Baykal Gölü’nün kuzeybatısında yaşayanlar Sibirya üstünde uçan, neredeyse güneş kadar parlak, mavimsi bir ışık sütunu gördüler. Yaklaşık 10 dakika sonra, doğudan kuzeye doğru yayılan top atışına benzeyen sesler duyuldu. Bu gürültüleri insanları yere seren ve yüzlerce kilometre uzaktaki evlerin pencerelerini kıran bir şok dalgası izledi.
Bazıları patlama ışığı gördüklerini de iddia ettiler. Sesler, olay yerinden 1200 km uzaktan bile net bir şekilde duyulmuştu. Avrupa’daki çok sayıda merkez, bu şok dalgalarını tespit etti. Birkaç gün boyunca Avrupa semalarında gümüşümsü parlayan bulutlar, renkli gün batımları, geceleri de garip ışıklar gözlemlendi. Amerika’da bir ay boyunca atmosferdeki fazla tozdan ötürü atmosferin ışık geçirgenliğinin düştüğü belirlendi. Söz konusu olay, Tunguska taygasında gerçekleştiği için Tunguska Olayı olarak anılır.
Olay, Rus basınında Dünya’ya bir meteor çarpması olarak sunulurken, Avrupa basını olayı büyük bir volkan patlaması olarak yorumladı. Sibirya’daki koşullar ve Rusya’daki iç karışıklıklar, patlamanın araştırılmasına engel oldu.
İLK KEZ 1921’DE ARAŞTIRILDI
1921 yılında Rus minerolojist Leonid Kulik, bölge halkı ile yaptığı sohbet sonucunda olayın bir meteor çarpması sonucu gerçekleştiği kanaatine vardı ve bölgede inceleme yapmaya karar verdi. Sovyet hükümetini meteordan geriye kalan dünya dışı değerli metaller elde edebilecekleri vaadi ile ikna eden Kulik, 1927 yılında bölgede araştırma başlattı.
Kulik bölgede yaptığı inceleme sonucu, devrilmiş ve çürümeye yüz tutmuş ağaçlardan oluşan tam 2 bin 150 km karelik, yani İstanbul büyüklüğünde, devasa bir alan keşfetti. Ağaçlar merkezden ters yöne doğru devrilmişti. Kulik devasa bir krater ve meteor bulmayı ümit ediyordu. Ancak tüm aramalara rağmen bölgede krater ya da meteor parçası keşfedilemedi. Böylesine bir enkazın oluşması için, Hiroşima’ya atılan atom bombasının bin katı büyüklüğünde bir patlama olması gerekiyordu.
Bu, yazılı tarihteki en büyük patlama olayı olmalıydı. Buna ne neden olmuştu? Bu gizemli patlamanın kaynağı neydi? Başka gezegenden uzay gemisi mi düşmüştü? Dünya küçük bir karadelikle mi çarpışmıştı?
METEOR KALINTISI YOK
Tunguska Olayı ile ilgili en yaygın kabul gören açıklama, patlamaya bir meteor ya da kuyruklu yıldızın neden olduğudur. Krater veya belirgin bir meteor kalıntısı gözlemlenemediği için çoğu fizikçi meteorun atmosferde patladığı kanaatinde. 6-10 km çapındaki bir meteorun havada patlamasının bu çapta bir yıkıma yol açabileceğini gösteren bilgisayar modelleri var. Meteorlarda bulunan bazı minerallerin bölgede eser miktarda bulunması da bu görüşü desteklemektedir.
Ancak patlamadan ardakalan parçaların oluşturduğu kraterlerin bulunamaması, hâlâ bu görüşü şüphe altında bırakmaktadır. Kuyruklu yıldızlar çoğunlukla buz ve tozdan oluştukları için, geriye krater bırakacak kadar büyük parça bırakmadan havada kaybolabilirler. Gökyüzünde görünen ışık oyunları da bu teori ile açıklanabilir. Ancak, yapılan hesaplar kuyruklu yıldızların, görgü tanıklarının gördüğü alçak atmosfere inemeyeceğine işaret ediyor.
Astronom Lincoln LaPaz, 1941 yılında patlamaya Dünya’ya çarpan bir antimaddenin yol açtığı iddiasını ortaya attı. Antimadde, normal madde ile çarpışınca büyük bir patlama oluşur ve geriye iz kalmaz. Bu, krater eksikliğini açıklayabilir. Lakin antimadde Dünya’ya çarparsa patlamanın atmosferin üstünde gerçekleşmesi gerekir, dolayısıyla bu teori görgü tanıklarının ifadelerini açıklayamaz. Dahası antimaddenin Dünya’ya yakın bir yerde belirmesi beklendik bir durum değildir.
Amerikalı bilim insanları Albert Jackson ve Michael Ryan, 1973 yılında Tunguska Olayı’nın nedeninin Dünya’nın içinden geçen küçük bir karadelik olduğunu iddia ettiler. Bu teori hemen hemen bütün bilim insanları tarafından reddediliyor. Bunun en önemli nedeni, Dünya’nın içinden geçen bir kara deliğin sadece girdiği yerde değil, çıktığı yerde de patlama yaratması gerektiği. Dolayısıyla eğer bu teori doğru olsaydı, Atlantik Okyanusu’nda da devasa bir patlama gerçekleşmeliydi.
UZAYLILAR MI GELDİ?
Tunguska’yı ziyaret eden Rus yazar Alexander Kazançev, bölgede bulunan ağaçlar ile Hiroşima’daki ağaçların birbirine benzediğini fark etti. Kazançev, buradan hareketle Tunguska Olayı’nın Dünya’ya giren bir uzaylı gemisinin nükleer reaktörünün patlaması sonucunda gerçekleştiği fikrini ortaya attı. Bu görüş, özellikle UFO sevdalıları tarafından sıklıkla dillendirilen bir teori. Ancak ne yazık ki bu iddia, delilsiz bir spekülasyondan ileri gidemiyor. Zira bu teoriyi doğrulayacak herhangi bir kanıt mevcut değil.
Diğer taraftan felaketin yer üstünden değil, yeraltından geldiğini düşünenler de var. Astrofizikçi Wolfgang Kundt’a göre patlama, yeraltından yükselen 10 milyon tonluk doğal gazın atmosfere çıkması ve yıldırım gibi bir etken nedeniyle ateş alması sonucunda gerçekleşti.
Tunguska Olayı’na neyin neden olduğu hâlâ gizemini koruyor. Ancak bu gizem içinde kesin olan bir şey var. Patlama, insanların yaşam alanlarından uzakta, Sibirya’da gerçekleşmeseydi milyonlarca insan hayatını kaybedebilirdi.
Bu yazı Enis Doko’ya aittir ve ilk defa 6 Nisan 2018 tarihinde www.bilimoloji.com sitesinde yayınlanmıştır.