Araştırmacılar, Çin’in önlem olarak halkını tecrit altına alması konusunda, salgının kontrolüne ilişkin etkilerini incelemeye koyuldu.”
Yeni korona virüs dünya çapında ilerlerken, hasta sayısı artışta olan ülkeler Çin’in aşırı tecrit uygulamalarının krizi kontrol altına alıp almadığını öğrenmek için oldukça istekli. Çoğu ülke Çin’in liderliğinde sınırlarıyla olan irtibatı en aza indirirken diğer onlarca ülke uluslararası ziyaretçileri kısıtladı.
Ocak ayının ortalarında, Çinli yetkililer virüse karşı benzeri görülmemiş önlemler getirdiler, salgının merkezi olan Wuhan’la ve etrafında ki 60 milyondan fazla kişiye ev sahipliği yapan Hubei eyaleti ve diğer 15 şehirle olan tüm hareketleri durdurdular. Uçuşlar ve trenler askıya alındı ve yollar engellendi.
Kısa süre sonra, birçok Çin kentindeki insanlara evde kalmaları ve sadece yiyecek veya tıbbi yardım almak için dışarı çıkmaları söylendi. The New York Times’a göre, ülke nüfusunun yaklaşık yarısı olan 760 milyon insan evlerinde tecrit altında kaldı.
Tecritlerin başlamasından bu yana iki ay geçti – bazıları hala evlerinde – ve yeni vakaların sayısı günde birkaç düzine, toplamda ise günde bini aşmadı. Minneapolis’teki Minnesota Üniversitesi’nde bulaşıcı hastalık bilimcisi olan Michael Osterholm, “Halkın hareketlerinin üzerinde ki aşırı sınırlamalar oldukça başarılı oldu” diyor.
Geçen ayın sonlarında Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) yayınladığı bir raporda, Çin’i “hızla artan vakaları tersine çeviren benzersiz halk sağlığı etkisi” yarattığı için tebrik etti.
Ancak en önemli soru, Hong Kong Üniversitesi’nde bulaşıcı bir hastalık araştırmacısı olan Gabriel Leung’un sorduğu gibi Çin’deki virüsün yayılmasını azaltmada en önemli müdahalenin hangisi olduğu sorusudur. “Enfeksiyonun ilk dalgalarıyla karşı karşıya olan ülkelerin bunu bilmesi gerekiyor.”
Tecritten Sonra Ne Olacak?
Müdahalelerden önce, bilim adamları enfekte olmuş her kişinin bir başkasına geçtiğini ve hızla yayılma potansiyeline sahip olduğunu tahmin ettiler. Önleme çabalarının etki etmediği virüsün yayılması üzerine yapılan çalışmalar, SARS-CoV-2 adı verilen virüsün Çin nüfusunun % 40’ına, yaklaşık 500 milyon kişiye bulaşacağını öne sürmüştü. Ancak, tecridin ilk yedi gününü içeren 16-30 Ocak arasında, her enfekte bireyin virüsü bulaştırdığı kişi sayısının düştüğü tespit edildi.
Wuhan’ın tecridinden sadece iki gün sonra, Çin’deki yeni günlük enfeksiyonların sayısı 25 Ocak’ta zirveye ulaşmış gibi görünüyordu. Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre, 16 Mart itibarıyla Çin’de yaklaşık 81.000 vaka bildirildi. Bazı bilim adamları, birçok vakanın bildirilmediğini düşünüyor hatta birçoğunun bildirilmemesinin sebebinin semptomların insanların tıbbi bakım alması için yetersiz olduğundan dolayı bildirilmediğini düşünüyorlar. Ancak, Oxford Üniversitesi’nden bir epidemiyolog olan Christopher Dye, bu süre zarfında uygulanan önlemlerin işe yaradığının açıkça göründüğünü söylüyor. “20 veya 40 kat daha fazla vaka olsa bile, ki bu pek de olası görünmüyor, kontrol önlemleri işe yaradı” diyor Dye.
Daha İyi Nasıl Önlem Alınır?
İngiltere’de Southampton Üniversitesi araştırmacıları Lai Shengjie ve Andrew Tatem tarafından yapılan bir model simülasyon, Çin’in kontrol önlemlerini bir hafta önce uygulamış olsaydı, tüm vakaların % 67’sini önleyebileceğini gösteriyor. Önlemlerin 3 hafta önce, Ocak ayının başından itibaren uygulanması, enfeksiyon sayısını toplamın % 5’ine indirebilirdi.
Diğer şehirlerden elde edilen veriler de hızın faydalarını göstermektedir. İlk COVID-19 vakasından önce toplu taşımayı askıya alan, eğlence mekanlarını kapatan ve halka açık toplantıları yasaklayan şehirlerde, bu tür önlemleri uygulamayan şehirlerden % 37 daha az vaka var.
Diğer Ülkeler Ne Ders Çıkarabilir?
Tatem ve Lai’nin modeli, Çin’in erken tespiti ve izolasyonunun bunun sonucunda insanlar ve ülkenin şehirlerarası seyahat yasaklarının etkisinin virüsün yayılmasını azaltma üzerindeki düşüşünü değerlendiriyor. Bu tedbirlerle birlikte vakaların 67 kat artmasını engelledi – aksi takdirde Şubat ayı sonuna kadar yaklaşık 8 milyon vaka olacaktı.
İnsanlar arasındaki temastaki düşüşün etkisi tek başına bile çok büyük etkiye sahipti. Çin’de en çok kullanılan uygulama olan Baidu, cep telefonu konum verilerini kullanarak, insanların hareketlerinde büyük oranda bir azalma olduğunu tespit etti. Bu düşüş olmasaydı, Şubat sonunda enfekte olan insan sayısı iki buçuk kat daha fazla olurdu.
Erken teşhis Singapur’da çok işe yaradı. Bulaşıcı hastalık müdahale ekibine başkanlık eden Singapur Sağlık Bakanı Vernon Lee, ülke vakalarını tespit etmenin en hızlı yollarından birini uyguladı. Doktorları hastalarında ‘gizemli zatürre’ aramak için uyardı. Singapur’da ilk vakalar ortaya çıktıkça, doktorlar derhal bu insanları belirleyip izole etti ve yakından takip etmeye başladı.
Ülke hâlâ 250 COVID-19 virüsüyle karşı karşıya ancak Çin’de uygulanan sıkı önlemleri ve kısıtlamaları getirmesi gerekmiyor. Lee, bazı etkinliklerin iptal edildiğini COVID-19 olan insanların karantinaya alınıp sıcaklık taramasından geçirildiğini, bazı topluluk önlemlerinin ise hala devam ettiğini söylüyor. “Ama hayat hala devam ediyor” demeyi de unutmuyor.
Çin’de Korona Virüs Vakaları Sona Eriyor Mu?
Imperial College London’daki bir epidemiyolog Roy Anderson, Çin’de tecrit önlemlerinin ne zaman gevşetileceği konusunda şiddetli bir tartışma yaşandığını söylüyor. Kaldırıldıklarında ikinci bir yeni enfeksiyon dalgası olabileceğini öne sürüyor.
Çin virüsü bastırıyor, yok etmiyor, diyor Osterholm. Çin’in, halkın yaşamının sınırlandırmasının sonuçlarını görebilmemiz için normale döndükten sonra yaklaşık sekiz hafta beklenmesi gerektiğini söylüyor.
Tecritler bir noktada sona ermek zorunda, hükümetler halka sosyal mesafeyi korumalarını ve hijyeni sürdürmelerini hatırlatmalıdır. “Bizim önlemlerimiz hükümetin önlemlerinden daha önemli” diyen Anderson’a katılıyoruz.
Kaynak: https://www.nature.com/articles/d41586-020-00741-x
Çeviren: Beyza Zeynep Kurt