Yıllardır yapılan deneyler sayesinde psikolojide yeni bakış açıları kazanıyor, bazı sorunları çözüme kavuşturuyoruz. İnsanın ne denli derin ve karmaşık bir varlık olduğunu her deneyle tekrardan öğreniyoruz. İşte bu deneylerin en ünlüleri…
Küçük Albert Deneyi, 1920
John Hopkins Üniversitesi Profesörü Dr. John B. Watson ve bir öğrencisi klasik koşullanma olarak adlandırılan bir öğrenme sürecini test etmek istediler. Klasik koşullanma ilişkilerle istemsiz ya da otomatik olarak öğrenmeyi içeriyor ve Dr. Watson bunun psikolojinin temel taşını oluşturduğunu düşündü.
9 aylık olan ve “Albert B.” olarak adlandırılan bir bebek Dr. Watson ve Rosalie Rayner’ın deneyi için kullanıldı. Albert beyaz tüylü-peluş objelerle oynadı ve ilk olarak neşe ve sevgi duygularını yansıttı. Biraz sonra, bebek objelerle oynarken, Dr. Watson çocuğun kafasının arkasında onu korkutacak yüksek bir ses çıkarttı. Sayısız denemeden sonra, Albert beyaz tüylü obje gördüğünde korkmak için koşullandı.
Bu çalışma, bir şeyden korkmak veya keyif almak için koşullandırılabileceğini kanıtladı; birçok psikolog insanların neden irrasyonel korkulara sahip olduklarını ve yaşamın erken dönemlerinde nasıl geliştiklerini bu sayede açıklayabilir.
Tabii deney bilinir hale geldiğinde etik dışı ve utanç kaynağı olduğu şeklinde yorumlar yapıldı.
Stanford Hapishane Deneyi, 1971
Stanford Profesörü Philip Zimbardo bireylerin toplumsal rollere nasıl uyum sağladığını öğrenmek istiyordu. Örneğin, hapishanelerdeki gardiyanlar ve mahkumlar arasındaki gergin ilişkinin, her birinin veya çevrenin kişilikleri ile daha fazla ilgisi olup olmadığını merak ediyordu.
Zimbardo’nun deneyi sırasında, 24 erkek üniversite öğrencisi bir mahkum veya bir gardiyan olarak görevlendirildi. Mahkumlar Stanford Üniversitesinin bodrum katında geçici bir hapishanede tutuldular. Bireyselliklerini uzaklaştırmak ve anonim hissettirmek için mahkumlar tasarlanmış standart bir süreçten geçtiler. Gardiyanlara 8 saatlik vardiyalar verildi ve gerçek hayatta nasıl olacaksa o şekilde davranmaları istendi.
Zimbardo kısa sürede gardiyanların ve mahkumların rollerine adapte olduklarını gördü ve çok tehlikeli boyutlara ulaştığı için 6 gün içinde deneyi bitirdi. Gardiyanlar zalim olmaya başlamışlardı. Zimbardo kendisini bile psikolog yerine polis komiseri olarak düşündüğünü itiraf etti. Bu çalışma gösterdi ki insanlar oynamaları beklenilen rollere uyum sağlıyorlar. Özellikle de gardiyan gibi kalıplaşmış olanlara…
“Biz sıradan insanların halihazırda iyi Dr. Jekyll’dan şeytani Mr. Hyde’a dönüşebileceğini gördük.” yazdı Zimbardo.
Öğrenilmiş Çaresizlik Deneyi, 1965
Martin Seligman Dr. Watson’ın çalışmasına başka bir açıdan bağlantılı olan bir klasik koşullanma deneyi yapmak istedi. Şartlanmış köpeklerle çalışırken zekice bir gözlem yaptı: çan sesi duyduklarında hafif bir elektrik çarpması beklemeye koşullandırılmış denekler, bazen olumlu sonucu aramak yerine, başka bir olumsuz sonuçtan sonra vazgeçiyorlardı.
Normal şartlar altında, hayvanlar negatif sonuçlardan kaçacaklardır. Seligman deneyini önceden koşullandırılmamış hayvanlarla test ettiğinde, hayvanlar pozitif sonuç bulmaya girişiyorlardı. Tersine, negatif sonuç beklemeye koşullandırılmış köpekler, farklı bir durumda bile orada kendilerini bekleyen başka bir sonucun olabileceğini sandılar.
Koşullandırılmış köpeklerin davranışı öğrenilmiş çaresizlik olarak bilinir oldu, yani bazı deneklerin geçmiş deneyimler onları çaresiz olduklarına inanmaya zorladığından olumsuz bir durumdan kurtulmaya çalışmayacağı fikri. Çalışmanın bulguları depresyon ve insanlardaki semptomlarına ışık tutuyor.
Yazan: Mualla KAVAK
Kaynak:
https://online.king.edu/news/psychology-experiments/
Wikipedia