90 yıl yaşayan biri, bunun 30 yılını uyuyarak geçirir. Bu 30 yılın önemli bir çoğunluğu rüya görerek geçer. Ancak buna rağmen rüyalarımızın büyük çoğunluğunu hatırlamayız. Kabus görüp heyecanla uyandıktan sonra bile, bize böyle heyecan veren rüyayı kısa bir sürede unuturuz. Bazı insanlar hiçbir rüyasını hatırlamaz. Peki, hayatımızın büyük bölümüne yayılan rüyaları neden hatırlamayız? Neden rüyaları çabucak unuturuz? Bu soruların, uyku ile ilgili birçok soru gibi kesin bir cevabı yok. Fakat bilim insanları neden rüyaları hatırlamadığımızla ilgili birkaç teoriye sahip.
KISA SÜRE HAFIZADA KALIR
İlk görüşe göre rüyaları çabucak unutmamızın nedeni beynimizin hafıza ve yön bulmada önemli rol oynayan hipokampus olarak bilinen kısmıdır. Hipokampus Yunanca denizatı demektir. Bu isim, bu bölge denizatına benzediği için verilmiştir. Hipokampus kısa süreli hafızamızdaki bilgileri uzun süreli hafızamıza geçirmede kilit rol oynar. Yapılan incelemeler gösteriyor ki hipokampus, beynin en son uykuya dalan kısmı. Bunun sonucunda uyandığımız zaman en son uyanan bölümlerden biri de yine hipokampus. Bazı bilim insanlarına göre bu, neden rüyalarımızı hatırlayamadığımızı açıklayabilir. Uyandığımız zaman gördüğümüz rüya kısa süreli hafızamızda mevcuttur, ancak hipokampus tam olarak uyanamadığı için rüya anılarımız kısa süreli hafızadan uzun süreli hafızaya taşınamaz. Böylece rüyaları unutmuş oluruz. Yine bazı araştırmalara göre hipokampus uyku sırasında tek yönlü çalışmakta, kortekse bilgi gönderirken ondan bilgi almamaktadır. Diğer bir deyişle gece mevcut anıları güçlendirme ve kaydetme ile uğraşmakta, yeni gelen deneyim ve verileri görmezden gelmektedir. Rüyaları hatırlayamamamızın arkasında nöronlar arasında iletişim kuran kimyasallar olan nörotransmitterlerin olduğunu düşünenler de var. Uyumaya başladığımız zaman iki farklı nörotransmitter olan asetilkolin ve norepinefrin miktarı hızla düşer. Uyuduktan yaklaşık 90 dakika sonra REM olarak bilinen uyku evresine geçeriz. REM, beynin uykuda en aktif olduğu ve belirgin rüya gören kısmıdır. REM’e girdiğimiz zaman asetilkolin ayık olduğumuz zamanki değerine geri dönerken, norepinefrin düşük değerini korur. Asetilkolindeki artış, korteksin ayık zamandaki gibi aktif olmasını sağlarken, hafıza ile ilişkin önemli rol oynayan norepinefrinin düşük olması, beynin bu anıları hatırlamasını güçleştirmektedir. Peki, rüyalarımızı daha çok hatırlamak istiyorsak ne yapmalıyız? 2017 yılında Fransa’da yapılan bir çalışmada rüyalarını her gün hatırlayan 18 kişi ile neredeyse hiç hatırlayamayan 18 kişi incelendi. Araştırmayı yapan grup, rüyalarını hatırlayanların gece uyandıklarında ortalama olarak iki dakika ayık kalmasına karşılık hatırlamayanların ortalama bir dakika civarında ayık kaldığını fark etti. Yani iki dakika uyanık kalmanız durumunda hafızanız çalışmaya başlamakta ve rüyaları kaydetmekte. Dolayısıyla rüyaları hatırlamayı sağlamanın bir yolu gece iki dakikalığına uykudan uyanmak. Bunu yapmanın da en basit yöntemi gece yatmadan önce su içmek. Yatmadan önce su içmek gece lavaboya kalkma ihtimalinizi büyük oranda artırır çünkü.
RÜYA GÜNLÜĞÜ TUTMAK
Rüyaları hatırlama ihtimalini artırmanın diğer bir yöntemi de rüya günlüğü tutmak. Uyanır uyanmaz, gördüğümüz rüyanın anısı henüz kısa süreli hafızamızdayken rüyamızı yazarsak, bu rüyayı hatırlama şansımız artar. Bunu gösteren çok sayıda bilimsel çalışma mevcut. Benzer şekilde uyumadan önce rüyaları hatırlamaya yoğunlaşmak, bu konuda çaba sarf etmek de rüyaları hatırlama ihtimalini artırmakta. En belirgin rüyaları gördüğümüz REM evresinin uzunluğu, biz uyudukça artar. Dolayısıyla daha uzun süre uyuyanlar daha belirgin rüyalar görmekte, bunu daha kolay hatırlayabilmektedirler. Dolayısıyla altı saatten kısa süre uyuyanlar genelde rüyalarını hatırlamaz.
Bu yazı Enis Doko’ya aittir ve ilk defa 22 Ekim 2018 tarihinde www.bilimoloji.com sitesinde yayınlanmıştır.