Safran (Crocus sativus), Iridaceae (süsengiller) familyasından, sonbaharda mor çiçekler açan ve 20-30 cm boylarında yetişen soğanlı bir bitkidir. Özellikle çiçeği ve tepecikleri kurutularak elde edilen baharatı, dünyanın en pahalı baharatlarından biri olarak bilinir. Bu değerli baharatın anavatanı Güneybatı Asya’dır ve günümüzde ağırlıklı olarak İspanya, Fransa, İtalya ve İran gibi ülkelerde yetiştirilir. Ülkemizde ise safranın en önemli üretim merkezi Safranbolu’dur. Şerit şeklinde yaprakları ve üçlü tepecikleri bulunan safran bitkisinin kurutulmuş erkek organları, gıda ürünlerine hem renk hem de eşsiz bir aroma katmak için kullanılır. Bir gram safranın 5-6 Euro civarında olması, bu baharatın değerini gözler önüne sermektedir.
Safranın kökenleri, yaklaşık 3000 yıl öncesine dayanmaktadır. Doğada bulunan Crocus cartwrightianus bitkisinden, insanlar tarafından uzun tepeciklere sahip olan örnekler seçilerek yetiştirilmeye başlanmıştır. Bu süreçte ortaya çıkan ve kısır bir mutant olan Crocus sativus, günümüzde bildiğimiz safran bitkisidir. İlk olarak Bronz Çağı’nda Girit’te yetiştirildiği düşünülmektedir. Tarihi kayıtlara göre, MÖ 7. yüzyılda Asurlular döneminde safrandan bahsedildiği bilinmektedir. O dönemden itibaren yaklaşık 4000 yıl boyunca, safran pek çok hastalığın tedavisinde kullanılan değerli bir bitki olarak kabul edilmiştir. Akdeniz havzasında hem baharat hem de ilaç olarak yaygınlaşan safran, zamanla Avrasya’nın diğer bölgelerine, Kuzey Afrika’ya ve hatta Kuzey Amerika’ya kadar ulaşmıştır. Son yıllarda ise safran üretimi Okyanusya kıtasına kadar uzanmıştır.
Safran, doğada bulunan en karmaşık baharatlardan biridir ve 150’den fazla farklı bileşeni içerir. Bu bileşenler arasında lipofilik ve hidrofilik karbonhidratlar, proteinler, amino asitler, mineraller, vitaminler (özellikle B2 ve B1), musilaj ve çeşitli pigmentler (krosin, antosiyanin, karoten, likopen, zikzantin, flavonoidler) sayılabilir. Safranın kendine özgü rengini ve aromasını veren başlıca bileşenler ise karotenoidler (krosin ve krosetin) ile monoterpen aldehitler (pikrokrosin ve safranal)’dir. Bu değerli baharatın kimyasal yapısındaki zenginlik, ona hem lezzet hem de sağlık açısından birçok fayda sağlamaktadır.
Son bilimsel çalışmalar, safran ve bileşenlerinin kanserle mücadelede umut verici sonuçlar gösterdiğini ortaya koymuştur. Özellikle krosin ve krosetin gibi bileşenlerin, meme, akciğer, pankreas ve lösemi gibi farklı türdeki kanser hücrelerinde etkili olduğu çeşitli deneylerde gözlemlenmiştir. Bu bulgular, safranın potansiyel bir antikanser ajan olarak kullanılabileceği yönündeki düşünceleri desteklemektedir.
Yapılan bir araştırmada, farelere safran özütü verildiğinde, S-180, Ehrlich asit karsinomu ve Dalton lenfoma gibi farklı türdeki tümörlerin büyümesinde önemli bir yavaşlama olduğu gözlemlenmiştir. Safran özütü, bu tümörlerin büyümesini dozla orantılı olarak engellemiş ve deney hayvanlarının yaşam sürelerini yaklaşık iki ila üç kat uzatmıştır.
Yapılan araştırmalar, safranın içinde bulunan krosin gibi maddelerin, meme kanseri hücrelerinin (MCF-7) kendi kendilerini yok etmelerine (apoptoz) neden olabileceğini göstermiştir. Bu etki, hücre içindeki belirli bir protein (p53) aracılığıyla gerçekleşmektedir. Safran, bu hücrelerde “kaspaz” adı verilen proteinlerin etkinliğini artırarak ve “Bax” adı verilen bir başka proteinin miktarını yükselterek hücre ölümünü tetiklemektedir. Bu bulgular, safranın meme kanseri tedavisinde potansiyel bir doğal ilaç olarak kullanılabileceği yönündeki düşünceleri desteklemektedir.
Safran, yüzyıllardır geleneksel tıpta ve güzellik uygulamalarında kullanılan değerli bir bitkidir. Antik Mısır’da Kleopatra’nın güzellik ritüellerinde kullanılan safran, günümüzde de cilt bakımı ürünlerinin içeriğinde yer almaktadır. Akne gibi cilt lekelerini tedavi etmek için fesleğen yaprağıyla birlikte kullanılabilir. Safran telini hindistan cevizi yağı veya zeytinyağı ile karıştırarak elde edilen karışım, cilde masaj yapıldığında kan dolaşımını hızlandırır, ölü deri hücrelerini temizler ve cildin yenilenmesine yardımcı olur. Ayrıca, safranın iltihaplı cilt rahatsızlıklarını azaltıcı, kalp sağlığını destekleyici ve uyku düzenini iyileştirici etkileri olduğu bilinmektedir. Kadınlarda rahim duyarlılığını arttırdığı, regl düzensizlikleri ve sinirsel yorgunluk gibi şikayetlere karşı da faydalı olduğu düşünülmektedir. Fakat aşırı tüketimi iştah kaybına ve baş ağrısına neden olabileceğinden dikkatli kullanılmalıdır.
Hamilelik ve emzirme döneminde, bazı ilaçlarla birlikte kullanıldığında veya bazı sağlık sorunlarında yan etkileri olabileceğinden, safran tüketmeden önce mutlaka bir sağlık uzmanına danışılması önemlidir.
Kaynaklar
1) Samarghandian, S., & Borji, A. (2014). Anticarcinogenic effect of saffron (Crocus sativus L.) and its ingredients. Pharmacognosy research, 6(2), 99.
2) Abdullaev FI. Cancer chemopreventive and tumoricidal properties of saffron (Crocus sativus L.) Exp Biol Med. 2002;227:20–5.
3) Samarghandian S, Borji A, Farahmand SK, Afshari R, Davoodi S. Crocus sativus L. (Saffron) Stigma Aqueous Extract Induces Apoptosis in Alveolar Human Lung Cancer Cells through Caspase-Dependent Pathways Activation. Biomed Res Int. 2013;2013:1–12.
4) Nair SC, Pannikar B, Pannikar KR. Antitumour activity of saffron (Crocus sativus) Cancer Lett. 1991;57:109–14.
5) Mousavi SH, Tavakkol-Afshari J, Brook A, Jafari-Anarkooli I. Role of caspases and Bax protein in saffron-induced apoptosis in MCF-7 cells. Food Chem Toxicol. 2009;47:1909–13.
6) Xing, H.G.; Li, Z.; Huachen, W.; Hong, D.C. Efficacy and safety of innovative cosmeceuticals. Clin. Dermatol. 2008, 26, 367–374.
7) Ermiş Faruk K. Şifalı otlar 1. Cilt, Print City Tesisleri, İstanbul, 2003.