Son zamanlarda hastalık tehdidi hepimizi oldukça fazla işgal ediyor! Aylarca, neredeyse her gazetenin ön sayfasında Koronavirüs salgını hakkında haberler var! Radyo ve TV programları en son ölüm rakamlarını arka arkaya yayımlıyorlar! Takip ettiğimiz kişilere bağlı olarak, sosyal medya platformları; korkutucu istatistikler, pratik tavsiyeler bazen de kara mizahla doldu!
Sosyal medyanın yoğun bombardıman, zihinsel sağlığımız üzerinde artan kaygılara neden oluyor ancak sürekli tehdit duygusunun psikolojimiz üzerinde daha sinsi etkileri de olabilir.
Dünya’da eşi benzeri görülmemiş COVID-19 küresel salgını, hepimizde kaygı ve üzüntü yarattı. Günlerimizi yeni bir yaşam tarzına uyum sağlamaya çalışarak geçirmeye başladık.
COVID-19 ile ilgili tüm stres faktörleri büyük olasılıkla depresyon, anksiyete ve hatta travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gibi sayısız olumsuz duygulara neden olabilir. Yaşadığımız bu kolektif travma, kasvetli hissettirebilir ancak bunun tarihimizdeki ilk kriz olmadığını unutmamak gerekir. Örneğin, 9/11 terör saldırıları, Ebola ve SARS gibi krizlerdeki araştırmalar, bireylerin pandemilere / krizlere nasıl tepki verdiğini ortaya koymaktadır.
Araştırmacılar, zihinsel olarak güçlü olan kişilerin, olumsuz deneyimler karşısında nasıl davrandıklarını incelediler. Zihinsel olarak güçlü insanların, krizler karşısındaki tutumları göz önünde bulundurularak oluşturulan öneriler, sadece salgınları iyi yönetmeye yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda bunun bir sonucu olarak uzun süreli zihinsel sağlık sorunlarının olasılığını da azaltırlar.
Salgın gibi krizler karşısında duruşumuz nasıl olmalı?
- Haberlere ve medyaya maruz kalmayı sınırlandırmak
Araştırmalar, kişilerin herhangi bir kriz karşısında, (pandemi gibi) nasıl tepki vereceklerinin iki göstergesi olduğu kanısına vardılar; krizden önce kendi yaşamlarında ne kadar güçlü oldukları ve kriz sırasında ne kadar haber tükettikleri! Sık sık haberlere maruz kalmak, dolaylı travma ve TSSB yaratabilir. Medyaya maruz kalma ve 7/24 haber döngüsü, travmatik strese yol açabilecek “savaş ya da kaç” tepkilerini aktive edebilir. Örneğin, 9/11 terör saldırılarından sonra yapılan bir çalışmada, olayın yaşandığı saatlerden hemen sonra medyaya maruz kalmak, travma sonrası stres bozukluğuna ‘TSSB’ yol açarken; 2-3 yıl sonrasında ise yeni fiziksel sağlık sorunları ile karşılaşıldığı görüldü. 2014 yılında Ebola salgını sırasında yapılan bir başka çalışmada, günlük medyaya maruz kalanlarda, haber ve medya alımını sınırlandıranlara kıyasla, uzun vadede artan sıkıntılar görüldü. Zihinsel olarak güçlü insanların, yoğun haber izlemeyi ve haberlerde gösterilen sıkıntılı görüntülere maruz kalmayı sınırlandırdığı izlendi.
- Duyguları kontrol etmek
Zihinsel olarak güçlü bireyler, krizler karşısında gelişen duygularını normal olarak kabul ederler, bu hem kişisel travma hem de kolektif travma açısından çok önemlidir. Dirençli bir birey; korku, kaygı, umutsuzluk, öfke ve üzüntü gibi duyguların, süregelen krizler karşısında normal olduğunu, bunların hayatta karşılaşılabilecek olağan duygu durumları olduğunu bilir.
- Takip edilen liderleri ve haberleri dikkatle seçmek
Yoğun haber kanalları, gazeteler ve radyolar karşısında, sağlıklı liderlik becerileri sergileyenleri seçip takip etmek ruh sağlığı açısından çok önemlidir. Psikologlar, kişilere; COVID-19 ile mücadele etmek için halk sağlığı çabalarını baltalayan medyayı ve bireyleri izlemeyi sınırlandırmalarını öneriyorlar. Gerçekleri yanlış yönlendiren kişileri, haberleri izlemek hem kafa karıştırıcı hem de psikolojik olarak zararlıdır. Gerçekleri tutarlı, kanıta dayalı, sakin ve eksiksiz bir şekilde ifade eden haberleri takip etmek en doğrusudur. Kritik güncellemelerden haberdar olmak için bir veya iki güvenilir kaynak (örneğin Hastalık Kontrol Merkezleri, Dünya Sağlık Örgütü) seçilmesi öneriliyor.
- Sosyal medyaya daha az vakit ayırmak
Sosyal medyanın nasıl işlediğini unutmamak ve maruz kalınan süreyi kısıtlamak önemlidir. Facebook gibi sosyal medya platformlarının gayri resmi haber kanalları olduğunu ve son on yılda toplanan verilerle kişilerin davranışlarına ve tercihlerine göre uyarlanmış (bazıları sahte) haberler sunduklarını bilmek ve hatırlamak ruh sağlığı açısından çok gereklidir.
- Verimli ve üretken zaman geçirmek
Pandemi gibi krizler, insanların evlerinde her zamankinden fazla zaman geçirmelerine sebep olurken; kimi insanlar, fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçları tehdit edildiğinde (örneğin bir salgın sırasında) kendilerini üretme veya başarmaya odaklı olarak planlarlar. Araştırmacılar ruh sağlığı açısından kendisini kaliteli uğraşlarla oyalayan insanların, bu süreçleri, kaygı ve endişe içinde sadece haber izleyerek geçiren insanlardan daha sağlam bir ruh hali içinde olduklarını ortaya koymuştur.
Salgın gibi krizler karşısında alınacak bazı önlemler olası çok büyük travmaların önüne geçebilir. Yukarıda belirtilen unsurların yanında, kişilerin haberleri filtreleyerek, sadece gerçek haberlere odaklanması, sosyal medyada yer alan yalan haberlere inanmaması, kendi iç huzuru için meditasyon yapması ve sanal ortamlardan arkadaş çevresi ile görüşmeler – toplantılar yapması; olası etkilenmeleri en aza indirecektir.
Aslında tarih bize geçmişteki salgınlardan çok şey öğretti! Mevcut pandemide gördüğümüz her şey önceki pandemilerde de gerçekleşti – korku, ırkçılık, panik, izolasyon vb. Sorun şu ki, bir pandemi bittiğinde, insanlar bunu unutuyor ve gerekli dersleri çıkaramayabiliyorlar. Bu sefer farklı şeyler yapmamız, bir sonraki salgına hazırlanmak için COVID-19’dan öğrenilen dersleri kullanmamız gerekiyor. Bununla birlikte, tarih bize şu anki salgın için bazı önemli şeyler öğretti. En önemli şeylerden biri aşı tereddüdüyle ilgilidir. Geçmiş pandemilerde ve ile salgınlarda, birçok insan çeşitli nedenlerden dolayı aşı olmayı ihmal etmiştir. Aynı durumun, bir aşı bulunduğunda COVID-19 için de gerçekleşmesini bekleyebiliriz. Son aylarda tüm Dünya’yı etkisi altına alan Covid-19 salgınını en az hasarla atlatabilmeyi diliyoruz…
Kaynaklar:
https://psychwire.com/ask/topics/exmhyn/ask-about-the-psychology-of-pandemics