Ölü Deniz’den çıkarılan parşömen kağıtlarının ne zaman ve nerede yazıldığına dair sıra dışı bilgiler elde edildi.”
2.000 yaşına yakın olduğu tahmin edilen, oldukça iyi korunmuş Ölü Deniz Parşömenleri, büyük tarihsel öneme sahip eski metinler içeriyor. Bilim adamları, 1947’de Bedevi çobanlarının ilk defa keşfinden bu yana, bu eski İbranice metinlerine 900’den fazlasını eklediler. Çoğu paçavra gibi olsa da hala daha bozulmamışları mevcut.
Tapınak Parşömenleri, grubun en büyük ve en iyi korunmuş parçalarından biridir. Aynı zamanda en özelleri arasında.
1956’da Ölü Deniz’in hemen kuzeyinde bir mağarada bulunan metin, bir grup Bedevi tarafından antikacıya satıldığı iddia edildi. Antikacı bu parşömenleri şeffaf bir kağıda sarıp güvende tutmak için ayakkabı kutusunun içinde, bir döşeme tahtasının altına koydu.
On bir yıl sonra, akademisyenler el yazması eserleri elde ettiklerinde nemden ciddi şekilde hasar gördü. Günümüzde keşfedilen tüm Ölü Deniz Parşömenleri’nin en ince olanı Tapınak Parşömeni’dir. İnceliği bir milimetrenin onda biri, kabaca bir inç’in 250’si kadardır. Yazı malzemesi çok ince olmasına rağmen bu fevkalade el yazma eser, 8 metreden fazla uzunluğa sahip ve koleksiyonda ki en beyaz ve en net yazıyı barındırıyor.
Parşömen yapımı için eski teknikler Doğu ve Batı’da farklılık gösterse de kıl ve yağlardan arındırılmış hayvan derisi yaygın kullanılan tekniktir. Bu deri gerdirilip kurutulan ve tuzla ovulduğu tahmin edilen cinsten. Doğu parşömenleri kahverenginin tonlarındayken, Batı parşömenleri genellikle bronz renkte değildir.
Tapınak Parşömenleri bu kategorilerden hiç birine girmiyor. Diğer parşömenlerden farkı, yazı metninin kılların olduğu yüzeyde değil de, et kısmı olan iç tarafta olmasıdır. Dahası, parşömen üzerindeki mürekkep, yüzeyin hemen üzerinde inorganik bir tabaka üzerine yazılmış olmasıdır.
Araştırmacılar nedenini bulmak istediler, bu yüzden parşömenin kimyasal bileşimini yüksek çözünürlükte haritalamak için 2.5 cm genişliğinde minicik parçasını teste tabi tuttular. Harvard Üniversite’sinden taramalı elektron mikroskopisti James Weave, “Bu yöntemler, ilgili materyalleri daha çevre dostu koşullar altında tutmamızı ve numunenin yüzeyi boyunca yüz binlerce farklı elementer ve kimyasal spektrumları toplarken yapının değişkenliğini çok ayrıntılı bir şekilde ortaya koymamızı sağlıyor.” dedi.
Buldukları şey tamamen beklenmedikti: Eski zamanlarda parşömen yapmak için daha önce hiç bilinmeyen bir teknik kullanılmıştı.
Ekip, yüzey boyunca değişen yoğunluklarda kükürt, sodyum ve kalsiyumdan oluşan garip bir karışımla karşılaştı. Bu elementler, parşömene herhangi bir kelime yazılmadan önce çeşitli tuzlarla bağlanmış özel bir yöntemle kaplama işlemi uygulandığını göstermektedir.
“Bu örnek, Orta Çağ’da kullanılan tek tekniğin tam aksine, Orta Doğu’da parşömenin ilk defa yapım aşamalarında farklı çeşitli tekniklerin kullanıldığını göstermektedir.”
Araştırmacılar, daha önce Tapınak Parşömenleri’nde tanımlanan inorganik tabakanın, parşömenin neden bu kadar parlak ve dayanıklı olduğunu açıklayabilecek benzersiz bir üretim teknolojisinin parçası olması gerektiğini düşünüyorlar.
Bununla birlikte, birçok açıdan sonuçlar, cevaplardan daha çok soru ortaya çıkarmaktadır. Araştırmacılar, bu özel kaplamanın oluşturduğu bileşimin Ölü Deniz’den gelen su ile eşleşmediğini, yani başka bir yerden gelmiş olması gerektiğini düşünüyorlar. Tam olarak nereden olduğundan da emin değiller.
Ancak tuzun başka bir yerden gelmesi, Tapınak Parşömeni’nin başka bir yerde üretildiği anlamına gelmez. Sonuçta, bu özel kaplama bölgeye başka bir yerden getirilmiş olabilir.
Bu kaplamanın kökenini bulmak ve bu tekniğin bir tomarın ömrünü iki bin yıl kadar bir süre nasıl uzatabildiğini anlamak için daha fazla araştırma yapılması gerekiyor.
Kaynak: https://www.sciencealert.com/one-of-the-dead-sea-scrolls-is-even-more-extraordinary-than-we-thought
https://advances.sciencemag.org/content/5/9/eaaw7494
Çeviren: Beyza Zeynep Kurt