Dünya’da en sık rastlanan demans hastalığı olan Alzheimer, bir kişinin bilişsel işleyişinin etkilenmeye başladığı en hafif aşamadan, kişinin günlük yaşamında; temel aktiviteleri için tamamen başkalarına bağımlı hale gelmesine kadar olan süreçtir. Alzheimer hastalığı şu anda Dünya’da altıncı önde gelen ölüm nedeni olarak sıralanmaktadır, ancak son tahminler, kalp hastalığı ve kanserin hemen arkasında üçüncü sırada olabileceğini göstermektedir. Alzheimer, yaşlı nüfusta bunamanın en yaygın nedenidir.
Beyin, vücudumuzun halihazırda kullandığı tüm enerjinin büyük bir bölümünü kullanmaktadır. Düzgün çalışmak için nöronlar ve çevresindeki hücreler ile işbirliği yapmaktadır. Bu enerji metabolizmasında herhangi bir azalma, Alzheimer hastalığının başlamasına sebep olur. Ancak şu ana kadar bu durumun, Alzheimer hastalığının belirtilerine doğrudan katkıda bulunup bulunmadığı bilinmiyordu.
Hastalık ilerledikçe, beyinde bulunan sinir hücreleri (nöronlar) arasındaki haberleşme zayıflar ve burada bulunan sinir hücreleri küçülerek ölür. Yetişkinlerin beyninde yaklaşık 100 milyar sinir hücresi bulunur. Beyindeki sinir hücrelerinde bulunan bilgi akışını sağlayan iletkenler; nörotransmitterlerdir. Asetilkolin; özellikle ön beyinde, yeni hatıraların oluşumunda kilit rol oynayan, hipokampus dediğimiz bölgede yaygın olarak bulunan nörotransmitterdir. Asetilkolin, Alzheimer hastalarında en fazla azalan nörotransmitterdir. Sinir hücreleri ölmeye devam ettikçe, beynin kendisi daralır ve yüzeyi boyunca kırışıklıklar daha pürüzsüz hale gelir. Böylece; düşünme becerilerinde azalmalar, hafıza kayıpları hatta kişilik değişiklikleri görülmeye başlar.
Dünya’da en çok Finlandiya’da!
Alzheimer hastalığı Dünya’da yaklaşık 50 Milyon kişide görülmektedir. Bu hastalık, Dünya’da en fazla Finlandiya, en az ise Japonya’da görülmektedir.
Peki Finlandiya neden Dünya’da demanstan dolayı en yüksek ölüm oranına sahip ülkedir? İşte sebepler!
1) Öncelikle Finlandiya hem çok soğuk hem de nemli bir iklime sahiptir. Bu sebeple evlerde mantarlara yol açan ‘Neurotoxic mycotoxin’ adlı toksik maddeler oluşur. Evlerde, genellikle görülmeyen rutubetli alanlarda oluşan bu küflü mantarlar, nörolojik hastalıklara yol açarlar.
2) Finlandiya Körfezi ve Fin göllerinde oluşan Siyanobakteriler! Bu bakteriler; demans ve demansla ilişkili bozukluklara neden olduğu bilinen nörotoksin, beta-N-metil, amino-L-alanin üretirler!
3) Bu üretilen toksinler, Finlandiya sularında bulunan cıva ve metil cıva ile bir araya geldiklerinde etkileri daha da artar.
4) Finlandiya’da toprak selenyum açısından zayıftır ve selenyum eksikliği nörolojik hastalıklara sebebiyet verebilir.
Bu hastalığın Finandiya’da bu kadar yüksek görülmesinin sebebi; yukarda belirtilen çevresel faktörlerin bir sonucu olabilir.
Japonya’da ise Alzheimer hastalığının az görülme sebeplerinin başında, oldukça fazla çiğ deniz ürünleri yemeleri geliyor.
Alzheimer’da umut verici yeni çalışmalar!
3 Mart 2020 tarihinde, Fransa’daki Saclay ve Bordeaux üniversitelerindeki bilim adamları; Alzheimer ile ilgili çalışmalarında, bu hastalıkta yaşanan hafıza problemlerinde, metabolik yolların belirleyici rol oynadığını keşfettiler. Bu çalışma aynı zamanda, besin takviyesi olarak alınacak belirli bir amino asidin, Alzheimer’dan dolayı erken etkilenen bellekte, iyileşmeler sağladığını göstermiştir. Bu gelişme, hastalıkla ilgili hafıza kaybını azaltmak için umut vericidir!
L-Serin, merkezi sinir sisteminde çok önemli rol oynayan bir amino asittir. Nöronların hücre zarını oluşturan ‘Fosfatidilserin’ adı verilen lipitlerin sentezi için gereklidir. Vücudun, hatta beynin de kendi kendine ürettiği bir amino asittir. Yetersiz olduğu durumlarda, doktor kontrolünde takviye olarak alınması önerilen bir maddedir.
L-Serin takviyelerinin, beyindeki L-Serin seviyelerini doğrudan arttırıp arttırmadığı açık değildi. Son zamanlarda, küçük memelilerde; travmatik beyin hasarı üzerine yapılan bir çalışmada, L-Serin tedavisinin, beyin dokusunun korunmasına ve iltihaplanmayı engelleyerek, nörolojik fonksiyonların iyileşmesine yardımcı olduğu görüldü. Bu koruyucu etkilerin insanlardaki etkileri de araştırılmaktadır.
L-Serin’in, hafıza bozukluklarındaki rolü çok etkindir. Besin takviyesinin deneysel etkinliğinin tanımlanmasıyla birlikte, Alzheimer hastalığının erken belirtileri ile Parkinson ve Huntington gibi metabolik bozukluklar gösteren diğer hastalıklarla mücadele etmek için, tıbbi tedaviyi tamamlayabilecek yeni stratejiler ortaya çıkmaktadır. Bu bileşik; kontrollü klinik deneylerle insanlarda titizlikle test edilmelidir.
Kaynaklar:
https://www.sciencedaily.com/releases/2020/03/200303113357.htm
https://www.alzdiscovery.org/cognitive-vitality/ratings/l-serine
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/28687259